work 2
f. 1. çalışmak; (birini) çalıştırmak: He works hard. Çok çalışıyor. Don´t work them too hard. Onları çok fazla çalıştırma. 2. işlemek, çalışmak; (bir şeyi) işletmek, çalıştırmak: This machine´s working fine. Bu makine iyi işliyor. How do you work this machine? Bu makineyi nasıl çalıştırıyorsun? 3. (plan/fikir) başarılı olmak, iyi sonuç vermek: This plan won´t work. Bu plan yürümez. Your idea´s worked. Senin fikrin sayesinde istediğimiz oldu. Do you think it´s going to work? Sence bu iş olacak mı? 4. (matematik problemini) çözmek. 5. (hamur v.b.´ni) yoğurmak. 6. (bir yeri) işletmek: They´re no longer working that quarry. O taşocağını artık işletmiyorlar. 7. (bir şeyin üzerine) işleme yapmak; on (bir şeyin üzerine) (bir şeyi) işlemek, nakışlamak. 8. k. dili ayarlamak, düzenlemek: I can work it for you. Sana onu ayarlayabilirim. 9. (sıvı) mayalanmak, tahammür etmek.